Daldan dala sosyalizm: Her şey o kadar kötü müydü?

1 Eylül 2010, Çarşamba

Daldan dala sosyalizm: Her şey o kadar kötü müydü?

01 Mart 2010

Mustafa Kuleli

mustafakuleli@evrensel.net

Oder nehri kara bir sudur akar, bugünkü Almanya ile bugünkü Polonya arasından. Üzerinden gelip geçilen, sınır olmayan bir sınırdır şimdi. Zaten Almanya tarafı biraz Polonya’dır tarihsel olarak. Yalnız, Almanya tarafında geniş caddeler dikkat çeker. Birbirine benzeyen koca koca bloklar vardır, insanlar buralarda oturur. Sosyalist Doğu Almanya’nın ruhu henüz terk etmemiştir Frankfurt (Oder) sokaklarını. Ben işte bu ruhu anlayabilmek için dolaştım buraları…

Eskiden Türkiye’de neden Doğu Almanyacı olmadığını düşünür dururdum saf saf. Öyle ya, Sovyetler Birliği taraftarları, Maocular, Kübacılar, Arnavutluk yanlıları varken, Doğu Almanyacı yoktu, sol siyaset sahnemizde. Demokratik Alman Cumhuriyeti, ayrı bir ülke olduğuna göre onun da yandaşlarının olması gerekirdi.

Derlerdi ki bana, “Ha Doğu Almanya, ha Sovyetler!” Ben ise diretirdim, çocukça bir romantizm ile Marx’ın, Engels’in, Karl Liebnecht ve Rosa Luxemburg’un topraklarında kurulmuş bu ülkenin, herhangi bir “uydu devlet” olmasını kabullenmek istemezdim. Ama gerçek buydu… Burada sosyalizm tanklarla kurulmuştu.

Sonra bir gün bir film izledim ve hayatımın akışı değişti. “Good Bye Lenin” adlı bu film Doğu Almanya’ya romantik bir tarzla yaklaşıyor, buranın özgünlüğünü resmedip “aslında her şey o kadar da kötü değildi” diyordu. Film üzerine çok düşündüm. Tekrar tekrar izledim. Sonra da Doğu Almanya’ya gitmeye karar verdim. O günden beri bu meselelerle haşır neşirim…

İşte böyle mütemadiyen geçmişte seyahat ederken, reel sosyalizmin ürettiği en ilginç ürünlerden biriyle karşılaştım geçenlerde. Her Sovyet vatandaşının alabilmesi için düşük maliyetle üretilmiş basit bir fotoğraf makinesiydi bu. Adı Lomo Kompakt Automat, kısaca LC-A. 1970'li yıllarda üretilmeye başlanmış. 1991’de Avusturyalı 3 genç Prag seyahatleri sırasında, ikinci el mağazasından aldıkları bu makinenin ilginç renkler, ışık patlamaları ve efektlerle fotoğraf çektiğini görüp LC-A’ya hayran olmuş. Ve çok enteresan bir şekilde LC-A’yı dünya çapında bir trend, bir alt-kültür haline getirmiş. Meraklısı mutlaka internetten bakmalı bu hikâyeye… (http://getir.net/g6r)

Benim ise aklım yine başka bir şeye takıldı: Her şeyin kötü gittiği bir rejimde yöneticiler vatandaşların fotoğraf makinesinin olmasını ister mi? Fotoğraf makinesi mutlu anları kaydettiği gibi, mutsuzluğu, yoksulluğu, yoksunluğu da kaydetmez mi? Tehlikeli bir alet değil midir bu rejim için?

Her Sovyet vatandaşının fotoğraf makinesi sahibi olmasını isteyen yöneticilerin, insanların mutlu olmasını, daha iyi yaşamasını istememe ihtimali var mı?

Hakikaten sosyalizmde her şey kötü müydü?

Koca bir geçmişi mahkûm ederken, sosyalizme gerçekten inanmış insanları tenzih etmek önemsiz bir detay mı?