Berlin’e dair üç hikaye

1 Eylül 2010, Çarşamba

Berlin’e dair üç hikaye

01 Şubat 2010

Mustafa Kuleli

mustafakuleli@evrensel.net

BİR

Doğu Berlin’deki Stasi Museum’a doğru hızlı adımlarla yürürken neyle karşılaşacağımdan emin değildim. Az sonra gireceğim eski Stasi (Doğu Alman Devlet Güvenlik Bakanlığı) binasında geçmişin övüldüğü bir manzara görebilir miydim? Mümkün müydü böyle bir şey? Alexanderplatz’dan metroya binmiş, yer altından önce Karl Marx Ale’yi sonra Frankfurter Ale’yi kat edip buraya varmıştım. Müzeye girip, koridorlarda biraz dolaşınca yenilginin kaçınılmazlığını bir kez daha anladım.

Sosyalist Doğu Almanya hangi alanda çok iyiydi? Sporda mı, sanatta mı, sanayide mi, uzay çalışmalarında mı? Hiçbirinde değil. DDR, yalnız bir alanda kendini dünyaya ispatlamış: İstihbarat alanında. Stasi yıllar boyu dünyanın en iyi istihbarat servislerinden biri olarak anılmış. Bu başarı yalnızca uluslararası alanda kalsa, Stasi sadece NATO ülkelerini avlasa sorun değil, Devlet Güvenlik Bakanlığı kendi vatandaşlarına karşı çalışmış. 16 milyon nüfuslu Doğu Almanya’da 6 milyon kişinin kaydını tutmuş. 6 milyon kişiyi fişlemiş…

Her sene Ocak ayının ikinci Pazar günü yapılan Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’i anma yürüyüşünde kortej işte bu binanın da önünden geçer. Sosyalistlerin bir kısmı buradan geçerken mahzunlaşır, başını çevirir, başka yerlere bakmak ister gibi gelir bana.

Ben hüzünlenirim...

İKİ

60’lı yıllarda Almanya’daki öğrenci hareketinin en önemli önderlerinden Rudi Dutschke, sağcı çok-star gazete Bild’i yayınlayan Springer medya grubunun hedefindedir. Bild Gazetesi, halkı galeyana getirmek için ‘Dutschke’yi Artık Durdurun!’ başlıklı bir manşet atarak Rudi’yi hedef gösterir. 11 Nisan 1968 tarihinde işçi Josef Bachmann, Dutschke'ye üç el ateş eder. Rudi Dutschke ölmez ama beyninde kalıcı bir hasar meydana gelir. Bu hasar 24 Aralık 1979'da, evindeki küvette, sara krizi sonucu boğularak ölmesine sebep olur.

Yıllar sonra, Nisan 2008’de, Almanya’daki Sol Parti (Die Linke), Yeşiller ve Sosyal Demokratlar Bild’in binasının da bulunduğu sokağa Rudi Dutschke’nin ismine vermek ister. Sağcılar ayağa kalkar. Bunun üzerine referanduma gidilir ve sonuçta halkın iradesiyle karar alınır. Springer medyası ve Bild gazetesi, artık künyesinde “Rudi Dutschke Caddesi” adını kullanmak zorundadır.

Ben Berlin’e her gidişimde o sokağa gider ve Rudi Dutschke’nin şu sözünü hatırlar, umutlanırım:

“Devrim, birkaç günlük silahlı çatışmalar, kapışmalar demek değildir. Devrim, uzun bir yürüyüştür. Eski klikten yeni bir klik yaratıp yeni insan türü demek değildir. Tam tersine, aşağıdan toplumun demokratikleştirilmesi ve yukarıdaki yönetici bürokrasiye karşı mücadeledir. Dünyanın her yerinde bu savaş sürecek. Bu savaş uzun, çok uzun bir süreçtir. Kavga bitmemiştir...”

ÜÇ

Bugün Berlin’de sosyalizm döneminden kalma eşyaların satıldığı bitpazarlarında geçmiş ve hatıralar el değiştirir, Alexanderplatz’dan sosyalizmin ruhu silinir, Berlin’e bir saat mesafedeki Frankfurt (Oder)’de ‘Gençliğin Tiyatrosu’ harap haldedir…

Ben bunları ve bunlar gibi nice hikâyeyi anlatmak, iki kişi arasındaki duvarları yıkmak, sevdiğim kadının hikâyelerini dinlemek, onları dinlemeyi hak etmek isterim. Ama olmaz işte.

Hikâyelerin anlatılamaması, nereden baksan başka bir hikâyedir.

İşte ben de bunları anlatır, yaşar giderim.