Şimdi değilse ne zaman, emekçiler değilse kim?

31 Ağustos 2010, Salı

Şimdi değilse ne zaman, emekçiler değilse kim?

14 Eylül 2009

Mustafa Kuleli

mustafakuleli@evrensel.net

Geçen haftanın iki önemli gündem maddesi vardı. İlki Doğan Yayın Holding’e kesilen vergi cezası, ikincisi sel felaketi. Doğan Yayın Holding’in akçeli işleri, hisse senetleri ve ödediği vergiler konusunda uzman değilim. Bu ceza hukuki mi, siyasi mi bir yorum yapamayacağım bu yüzden. Ama gördüğüm, Doğan Grubu’nun, kuyruğuna basılınca yine “basın özgürlüğü” diye bağırmaya başladığı. Alıştık artık, inandırıcılıkları kalmadı…

Hükümete yakın medya kuruluşlarında ise, bu ceza nedeniyle adeta tatlı bir sevinç var. Sabah’ın manşetinden bu “bayram havası” çok net görülebiliyordu mesela. Bu durum, Cem Uzan’ın iktisadi varlıklarına el konulurken, Aydın Doğan medyasının sevinç çığlıklarını hatırlattı bana. İbretlikti… Memleketin egemen iki kutbu tepişmenin şiddetini arttırmıştı.

Sonra sel felaketi geldi. Elbette yine tüm gazete ve TV’ler bu mesele üzerinden de saflarını belirledi, bu saflar üzerinden haber ve yorum üretti. Sel felaketinin ilk günlerindeki ayrım, yerel yönetimi suçlayanlar ve olayı ‘çaresiz kaldığımız bir doğal afet’ olarak değerlendirenler şeklindeydi. Daha sonra iş CHP ve AK Parti’nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni kazandığı dönemlerin muhasebesi ve mukayesesine döndü.

Tepişme devam etti. Ama her zamanki gibi çimenler ezilmekteydi.

Tır garajındaki şoförler, Erzurum’dan çobanlık yapmak için buralara gelen yoksul köylü aile ve bir tekstil fabrikasında çalışan 7 işçi kadın…

Afet oldu, yine emekçiler öldü.

Ama galiba, tüm bu üzücü hikâyeler arasında bir haber hak ettiği değeri bulamadı. 8 Eylül Salı günü Habertürk’ün manşet üstünde şöyle bir başlık vardı:

“Marmara Üniversitesi Rektörü’nden eğitim yılı başlarken şok açıklama: Açlıktan bayılan öğrenciler var”

“Çoğu öğrenci, günde 1 öğün yemek yiyebiliyor. Geçen yıl 10 öğrenci derste açlıktan bayıldı. Sabahları çorba dağıtıyoruz. Bir çağrım olacak. Hali vakti yerinde olan ev kadınları toplanıp çocuklar için poğaça yapabilir ve okulda dağıtabilir.”

Fabrikalarda, yollarda, iş yerlerinde ölen emekçileri ve derslerde açlıktan bayılan öğrencileri ile Türkiye’nin tablosu bu. Egemenler kendi aralarında iktidar savaşı veredursun; bu açlığı, bu sefaleti, bu yoksunluğu, bu ölümleri durduracak güç belli.

Şimdi değilse ne zaman, emekçiler değilse kim?