Evrim, solculuk ve solcular…

31 Ağustos 2010, Salı

Evrim, solculuk ve solcular…

17 Ağustos 2009

Mustafa Kuleli

mustafakuleli@evrensel.net

Bazı haftalar yazı yazmak zor oluyor... Konu bulamamaktan değil elbette, çok şükür yazacak konu bol memlekette. Gelgelelim sıkılıyor işte insan bazen. Umutsuzluğa kapılıyor. Hele medya dünyasına bakınca…

Yine cumartesi akşamüzeri, ben yine medya sitelerini geziyorum. Bir süredir uzak kaldığım gündemden artakalanı eşeliyorum…

Yiğit Bulut nam şahsiyet –ki kendisi Aydın Doğan'ın bacanağı olan Namık Kemal Zeybek'in damadıdır- Haberturk televizyonunda hacı-hoca-üfürükçü-şovmen-köşekadısı takımına evrim teorisini tartıştırmış, program izlenme rekorları kırmış. Bu hafta da bilim insanları aynı programda evrimi anlatmış. O program da izlenme rekorları kırmış. Ama internetteki bazı medya dedikodusu sitelerine ve bunların ‘yüzlü’-‘yüzsüz’ yazarlarına göre evrimi savunanlar ağır bir yenilgi almışmış.

Üstelik öyle yorumlar gelmiş ki bu haberlerin altına, kahrolmamak elde değil. Hadi bırakalım bu ultra-ulusalcı, devletçi, milliyetçi ve aynı zamanda serbest piyasacı, küresel borsacı, junior kapitalist medya adamının programını; bir de Hıncal Uluç’un Refik Erduran üzerinden sola ve solculara vurması var ki, o da başka bir facia.

Paris Hilton, köpek kulübesi için 325 bin dolar harcamış, bunun üzerine Refik Erduran “bu ne yaman çelişki” başlıklı bir yazı yazmış. Hıncal da “Bu parayı köpek mi yedi, yoksa kulübe üretimi için çalışan kaç yüz kişi mi paylaştı” diye Erduran’a çıkışmış. Tabii kendi deyimiyle ‘demode solcu klişeleri’ne de vurarak ve artık tiksindiğimiz ‘Bırakın canım bu saçmalıkları, solculuk mu kaldı?’şarkısını terennüm ederek.

Bir başka ünlü sol düşmanı, işçi-sevmez-patron-sever köşe yazarı ise Engin Ardıç, malumunuz... Ancak onun sola küfretmek için bir sebebe ihtiyacı yok tabii. Çiçek Pasajı’nın simgelerinden Entelektüel Cavit’in ölümü üzerinden bile solculara vurabilen bir yetenek var karşımızda. Ama bu sefer hava dönmüş, ne zamandır uğraştığı CHP’li Gürsel Tekin, uzuuun bir yazı ile çok fena ‘çakmış’ ‘Ardıç Kuşu’na:

“Ardıç, kendini kayıtsız-şartsız bir şekilde burjuvazinin hizmetine adamıştır. Onun için ‘ona kimin para verdiği’ değil, ‘ne kadar aldığı ve kime ne kadar küfredeceği’ önemlidir. Hayatının hiçbir döneminde ‘hak arama’ cesaretini kendinde göremediği için, emeğinin karşılığını isteyen, daha özgür bir dünya düşleyen kişilere nefret kusar.”

İşte böyle. Geçen haftanın medyatik gündemi üç aşağı beş yukarı bu minvalde… Haa, az kalsın unutuyordum bir de Zülfü Livaneli vakası var. Obama başkan seçildiğinde, köşesinden “Hoş geldin Obama, başkanlık sırası sende” diye methiye düzen ve bu arada Nazım’ın şiirini de piç eden hazret, şimdi de ‘Ey özgürlük’ şarkısını Vodafone’a satmış.

1983 yılında, o karanlık günlerde, nice insana tutunacak bir dal olmuş, umudu ayakta tutmuş ‘Özgürlük’ şarkısı şimdi Vodafone’un 3G reklamlarında. 3G, devrim ya hani, ondan herhalde…

Zülfü Bey 300 bin dolara satmış, bestenin kullanım haklarını. Şirketle imzaladığı sözleşme gereği de ''3G kampanyası'' boyunca Özgürlük'ü hiçbir yerde söylemeyeceği konusunda garanti vermiş.

Ne diyelim, hayrını görsün 300 bin dolarının. Ve mümkünse artık söylemesin zaten bu şarkıyı. En azından ben dinlemem…