O eşitlik sağ-lan-sın!

31 Ağustos 2010, Salı

O eşitlik sağ-lan-sın!

20 Temmuz 2009

Mustafa Kuleli

mustafakuleli@evrensel.net

Medya dünyasında köşe tutup da Türk Silahlı Kuvvetleri’ni (TSK) eleştirmeyeni artık adamdan saymıyorlar. Gerçekten... Eskiden mesela pek dokunulmaz-ellenmez-elleyenin eli kırılır bir kurum olan TSK ve onun ‘beyni’ Genelkurmay’a dil uzatmak yürek isterdi. O yürek de devrimcilerde, Kürtlerde ve bir avuç demokrat aydında mevcuttu. Şimdi ucuzladı. Herkes Asker’e fırça kayıyor. Komutanlarla dalga geçiliyor. Ordu, azarlanmaktan bıkmış çocuk gibi, milleti yaramazlık yapmadığına, yapmayacağına inandırmaya çalışıyor. Tabii bu arada bir de Başbakan ve Genelkurmay başkanları arasında hep gizli toplantılar, pazarlıklar, hesaplaşmalar yaşanıyor…

Başbakan, şiir sever insan. Şiir zevklerimiz pek tutmasa da ve kendisi şiiri muhtemelen yalnızca hitabeti destekleyen bir unsur olarak görse de, olsun. Zamanında bir şeyler okumuş belli ki. Çok şükür. Bir şiir var mesela çok seviyor, kesin duymuşsunuzdur: “Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum / Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!” Hah işte ne zaman gazeteleri açsam, köşecilere baksam o şiir geliyor aklıma. Yanlış anlaşılmasın, bu dizelerden dolayı değil, şiirin girişinden dolayı. Şöyle başlıyor Mehmet Akif Ersoy’un “Zulmü Alkışlayamam” şiiri: “Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem / Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.”

Mehmet Akif, tabii başka bir bağlamda yazmış bu dizeleri ama ne de güzel uyuyor aslında bugüne, değil mi? “Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.”

Bahsi geçen köşeci zevat ne zaman eleştirmeye başladı TSK’yı? Yeni yeni. Yani AK Parti ikinci kez iktidar olmuş, seçmen sandıkta ‘e-muhtıra’ya tokat gibi cevap vermiş, %47 oy alınmış, Gül Çankaya’ya çıkmış, Ordu’nun karizması Ergenekon soruşturmasıyla çizilmiş iken. Peki mesela 12 Eylül 1980 faşist darbesinden sonra ne yazmış, ne yapmış bu hanımlar, bu beyler? 90’larda Güneydoğu’da kirli savaş sürerken, köylülere bok yedirilirken ne yazmışlar? Hatta 28 Şubat sürecinde nasıl tavır almışlar? Vallahi gazete arşivleri duruyor, çok fena madara olurlar.

Şimdi tabii, atış serbest. Vuralım Asker’e. Eleştirelim hepsini. “Bu ülkede Ordu’ya niye dokunulamıyor kardeşiiiiiim!” “TSK neden hesap vermiyor ulan!” “İndir o elini Genelkurmay Başkanı! Sallama parmağını yüzümüze yüzümüze! Karşında emir erin yok!” Ohh tamam bitti mi, rahatladık mı? Şimdi bu söylediklerimizin yarısını, hatta çeyreğini Başbakan Tayyip Erdoğan için söyleyelim bakalım. Deniz Feneri diyelim, 1 Mayıs’taki orantılı faşizmi söyleyelim, dokunulmazlıkları soralım, RTÜK başkanını soralım, “Niye DTP’lilerle görüşmüyorsun?” diyelim, “Neden AK Parti’nin il kongrelerinde hep tek aday çıkıyor?” diye soralım. Hadi bakalım, köşeciler. Biraz da Başbakan’ın otoriter kişiliğinden, eleştiri sevmezliğinden, Cemil Çiçek’in dayandığı güçlerden, AK Parti’nin demokrasi anlayışından konuşalım yahu. Sıkılmadınız mı TSK’dan? Başbakan’ı ve hükümeti de eleştirelim ki, “o eşitlik sağ-lan-sın!”

Haa ama derdimiz demokrasi değil ise, “ben arkamı bir güce yaslarım, karşımdakine toslarım” diyorsak; hayat felsefemiz “düşmekte olana bir tekme de ben atarım, vurun abalıya” ise, olmaz.

Hiç demokrat olanla, olmayan bir olur mu?