Behlül ve Bihter sonunda…

31 Ağustos 2010, Salı

Behlül ve Bihter sonunda…

22 Haziran 2009

Mustafa Kuleli

mustafakuleli@evrensel.net

Cumartesi günleri biraz geç kalkıyor, kahvaltıdan sonra gazetelere bakıyorum. Böylece hem gazete keyfimden, hem de memleketin medyatik gündeminden geri kalmamış oluyorum. Geçen cumartesi de her zamanki gibi gazeteleri karıştırırken daha önceden fark edemediğime yandığım bir sosyal fenomen ile karşılaştım. O fenomen Aşk-ı Memnu idi!

Tamam reyting listelerine bakıyoruz, hangi kanalda hangi diziler ‘iş yapıyor’ biliyoruz da; herhalde daha ziyade siyasetle ilgilenmekten, Ergenekon, TSK, AK Parti falan derken, Aşk-ı Memnu-mania’nın vahametini ıskalamışız.

Heyhat çok izlenir bir dizi her koşulda kendini dayatıyor, hatırlatıyor…

O akşam, yani final bölümü yayınlanırken, ablam ve enişteme ‘misafirliğe’ gittiğim. Bir de baktım laf arasında kanal değişmiş ve biz Aşk-ı Memnu izlemeye başlamışız. Böylece ben de ucundan yakalamış oldum bu çılgınlığı.

Yarım bölümlük seyir ve ablamın verdiği ek bilgiler ışığında anladığım şu: O ona, bu buna, şu şuna, öteki berikine, sonra hep beraber berikine!

Ortada yakışıklı bir eleman var, herkes ona hasta. Diğer karakterler arasında da fırtınalı ilişkiler var ve bu böyle, örümcek ağı gibi merkezden çevreye genişliyor. Aralarda aşk üçgenleri, dörtgenleri, beşgenleri falan oluşuyor. Bir tür network (ağ) yani. Bu ağda aşk, nefret, ihtiras, kıskançlık ve bilumum duygu yaşanıyor. Ee şimdi oyuncular da Allah için güzel-yakışıklı. Neden izlenmesin?

Bu arada dikkatimi çekti, bu Aşk-ı Memnu ahalisi büyük bir konakta yaşıyor. Konak büyük olmasına büyük de ev ev üstüne olunca işte böyle kimin eli, nerede belli olmuyor. Bir de tabii, her an yakalanma korkusu, kaçamak bakışlar, arada kalmalar, isteyip de dokunamamalar giriyor işin içine. Gerilim ve arzu yükseliyor.

Bu aşk trafiğinin merkezindeki iki kişiden biri olan Bihter’in (Beren Saat) bu kadar sevilmesi ve kadınların kendilerini Bihter ile özdeşleştirmesi de ayrıca ilginç. Cumartesi günü Haşmet Babaoğlu da köşesinden bu noktaya değinmiş ve sormuş, “’Mutsuz yenge’ olmaya duyulan hevesin ve yasak aşka bu güçlü desteğin kaynağı ne?” diye. Ben de akıl erdiremedim vallahi…

Netice itibariyle, işbu dizinin final bölümü A/B sosyo-ekonomik statüde 16.1 reyting almış. İzlenme payı %47.9. Yani açık olan her iki televizyondan birinde Aşk-ı Memnu izlenmiş! Müthiş bir sonuç. Gazetelere göre bu rekorun sebebi Bihter (Beren Saat) ile Behlül’ün (Kıvanç Tatlıtuğ) öpüşme/sevişme sahnesi. ‘Yasak aşk’ın cazibesi…

Şimdi, benim de meselem şu: Bu köşede iki haftadır Türkiye toplumunu analiz etmeye çalışan araştırmalara yer verdik ya, rica edeceğim bir akademisyen büyüğümüz de bu dizinin başarısı üzerine iki kelâm etsin. Bu nasıl muhafazakârlaşma ki herkes Bihter olmak istiyor, bu nasıl muhafazakârlık ki sevişme sahnesi reyting rekoru kırıyor?

Muhafazakârlaştıramadıklarından mı herkes? Yoksa bilakis, muhafazakârlaştığımız için mi çok izlendi bu dizi?

Biri bunu açıklasın lütfen.