Elitlerin ruh hali

31 Ağustos 2010, Salı

Elitlerin ruh hali

15 Haziran 2009

Mustafa Kuleli

mustafakuleli@evrensel.net

Sıkışmış, kaygılı, yalnız ve öfkeli… Artık azınlıkta olduğunu düşünüyor, yenilmişlik psikolojisinde. Kaygı ve korkularında sonuna kadar samimi. Topluma uzak, güvenli alanlarından dışarı çıkmıyor. İyi eğitimli, iyi gelirli. Kendini cumhuriyetçi, laik değerlerin taşıyıcısı olarak görüyor…

Son dönemde yaşam tarzına müdahale edildiği düşünüyor ve muhafazakârlaşma konusunda hassas.

Atatürk’le ilgili herhangi bir anekdot, küçük bir resim karşısında gözleri doluyor; Cumhuriyet değerlerinin günden güne kaybedildiğini düşünüyor. Gelecekten kaygılı, korkuyor.

AK Parti’nin yükselişini devrimlerin başarısızlığı olarak görme eğiliminde; bu yüzden özgüveni kırılmış ve içe kapanmış…

Ama yine de İslâmi kesimlere karşı tahammülsüz ve sert: “Biz onlardan daha Müslüman'ız. Onların derdi din değil!”

Sonra, şöyle diyebiliyor mesela: “Başörtülü öğrencilerin eğitim görmesini iğrenç buluyorum... Başı sıkma, dapdaracık etek ya da korkunç bir yırtmaç. Sokakta görüyorum, boyfriend’iyle çok intimate bir şekilde. (Erkek arkadaşıyla çok yakın bir şekilde) Benim yapmadığım kadar intimate.”

Ya Kürtler? Kürt sorunu? Yanıt hazır: “Yabancı kışkırtması” ve “ekonomik nedenler”! Kürt arkadaşın var mı? “Yok.” Bu sorun nasıl çözülür? “Askeri yöntemler işe yaramaz.”

Duygularını itiraf etmekten de çekinmiyor üstelik: “Ben şey olarak da, Kürtleri çok sevmememin nedeni de hâlâ kabile hayatı yaşıyorlar!.. Ben ise daha bireysel, global bir vatandaşım!”

Ya da şöyle bir şey: "Türkiye'de Kürtler olmasa bizim hani kilit sistemlerimiz de durur herhalde. Hani genelde çöpçüler Kürttür, eve gelen temizlikçi Kürttür, şu Kürttür, bu Kürttür. Hani sistemler durur o yüzden."

Kürtler alt sınıf. O alt sınıfı koruyup kolluyor seçkinimiz aklı sıra… Bu kollanacak 'çocuk Kürtler', biraz tembel ama maalesef. Biraz da cahil... Hatta denebilir ki devletin sırtında yük. Yine de olsun, İslâmcı densizler gibi hadlerini bilmeyerek şehir merkezlerini işgal etmedikçe ve hatta yükselip geleneksel seçkinlerin konumunu tehdit etmedikçe sorun yok.

Bir de azınlıklar var tabi, ‘Lozan azınlıkları’ daha doğrusu… Onlar “bahçedeki çiçek” adeta! “Korumak lazım onları…”

Rumlarla, Ermenilerle sınıf arkadaşı olmakla, dost olmakla övünüyor, adeta bir prestij unsuru bu. ‘Hoşgörü’yle bakıyor onlara. Onlar, Türkiye'nin Batı'ya dönük modernleşmeci yüzünün bir parçası…

Ama mesela, devletin gayrimüslimlere reva gördüğü haksızlık ve ayırımcılıktan bihaber. Zannediyor ki ayırımcılığın kaynağı yalnızca toplum… Gayrimüslimlerin neden Türkiye’den gitmek zorunda kaldıklarıyla ve ayırımcılıkla yüzleşmiyor.

Ve üstelik Hrant Dink'in cenazesine katılanlara da tepkili: "Ya, niye hepimiz Ermeni olalım? Tamam, hepimizin kalbi onla, kalbi onun için çarpıyor, işte onun için üzgünüz falan deyin. Bir kere cenazesinde ne işiniz var? Her şeyi bırakın, Hrant Dink'i de bırakın. Kimin cenazesine gittin? O kadar bizim gazetecilerimiz öldürüldü zamanında neydi o şeyler neydi o ya, Hürriyet'te, Uğur Mumcular da bilmem neler de falan. Bütün o, hepimiz Uğur Mumcu'yuz niye demedin?"

* * *

Kısaca anlatmaya çalıştığım bu portre tanıdık gelmiştir herhalde…

Yukarıda tırnak içinde yazılmış sözler bir araştırmadan alındı. Hepsi gerçek ve bu sözleri söyleyenler, en iyi eğitimi almış, en yüksek gelire sahip yurttaşlar.

Araştırmayı yapan Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Füsun Üstün ve Doç. Dr. Birol Caymaz. "Seçkinler ve Sosyal Mesafe" adlı bu araştırmada, Türkiye’deki seçkinlerin Lozan azınlıkları, Kürtler ve İslami kesimlerle kurdukları ilişkinin biçimi ve mesafe boyutu ele alınıyor.

Araştırmayla seçkinlerin ayrımcılık ve ötekileştirme söylemi tespit ediliyor ve bu söylemin sosyal ve ekonomik statüyle ilişkisi inceleniyor.

Elbette bu araştırmanın, seçkinlerin genelini temsil etme gibi bir iddiası yok. Ayrıca bu 40 deneğin yekpare bir davranış ve algılama biçimi olduğunu da iddia edemeyiz. Ama yine de araştırma için yapılan mülakatlarda geçen o sözlerin gerçekliği; günlük hayatta da bunlara benzer sözleri duyuyor olmamız önemli.

İşte size, milli eğitimi hoşgörüsüzlük ve ötekileştirme üzerine kuran ırkçı, milliyetçi zihniyetinin sonucu. En eğitimli kesimlerin acıklı durumu…