Ucuz gazete alacak kadar zengin değilim

30 Ağustos 2010, Pazartesi

Ucuz gazete alacak kadar zengin değilim

06 Nisan 2009

Mustafa Kuleli

mustafakuleli@evrensel.net

Çok-satar gazetelerin patronları, gazetelerinin daha çok okunmasını istemiyor. Gerçekten. “Bu kadar satış bize yeter, daha fazla satmayalım” diyorlar. Çünkü gazeteleri aslında ‘zararına’ satılıyor.

Başlangıçta mantıksız gelebilir ama gerçek bu. Belli başlı bütün gazeteler zararına satış yapıyor. Mesela maliyeti 70 kuruş olan gazete, 40 kuruştan satılıyor. Yüksek maliyet ve ucuz fiyat arasındaki fark da, reklamla ve medya dışı işlerle kapatılmaya çalışılıyor. Varın bu gazetelerin reklamverenler ve hükümetlerle girdikleri ilişkiyi siz düşünün. Alınan ihaleler, kredi pazarlıkları, gizlenen haberler, haber görünümlü şirket reklamları vs. vs…

Meseleyi daha da somutlaştırmak için rakamları kullanalım, Hürriyet’in 2008 yılının ilk dokuz ayındaki bilançosundan bazı verilere bakalım:

Hürriyet gazetesinin editoryal giderleri; artı matbaa, işçilik, kalıp, kâğıt, baskı ve dağıtım harcamaları 444 milyon TL. Peki, buna karşılık elde ettiği tiraj geliri ne kadardır sizce? Söyleyeyim, sadece 83 milyon TL. Aradaki farkı nasıl kapattıklarını ifade ettik. Siz olsanız daha çok satmak ve bu farkı arttırmak ister misiniz?

Reklam gelirleri azalır maliyetler her gün artarken, hiç olmazsa bir miktar kâr eden gazetenizin zarara geçmesi demek olur bu. Tiraj yükselirse, maliyeti reklamla kapatmak imkânsız hale gelir. Yani, optimum tiraj idealdir… Ne daha fazla, ne daha az.

DOĞAN GRUBU FİYATLARI BASKILADI

Evet, daha az satmamak da önemli. Hürriyet’in diğer kaygısı fiyatını yükseltince ciddi olarak tiraj kaybetmekti. Bu, reklam pastasından daha az pay alması ve diğer gazetelerin yükselmesi demekti.

Uzunca bir zamandır, Yavuz Semerci, Hurşit Güneş ve Fatih Altaylı bu konuya çeşitli vesilelerle değindi. Reklamlarla kâr eden Hürriyet’in, fiyatını yukarı çekmeyerek piyasayı baskıladığı, dolayısıyla diğer gazetelerin de fiyatını düşük tutmasına neden olduğu belirtildi.

Ancak şimdi, bu durum değişiyor. Son 15 günde gazeteler tek tek fiyat artırımına gittiler. Önce Vakit 60 kuruş oldu, sonra Taraf 50 kuruşa çıktı, Haberturk hafta içi 75 kuruş, hafta sonu 1 TL oldu, Cumhuriyet fiyatını 1 TL’ye çıkardı ve Hürriyet de hafta içi 50 kuruş, hafta sonu 75 kuruşa satılacağını duyurdu.

Yeter mi? Yetmez. Kimse kusura bakmasın, gazeteler daha da pahalanmalı. Avrupa’da 1 - 1,5 hatta 2 Avro’ya satılan bu gazete denen şey, Türkiye'de kaç Avro, hiç hesap ettiniz mi?

“AVRUPAYLA BİZ BİR MİYİZ CANIM?”

Evet biriz. Cep telefonu, bilgisayar, televizyon, otomobil alırken Dolar üzerinden, Avro üzerinden alıyoruz da gazetelerde niye benzer bir durum olmasın? Türkiye’de gazeteler kâğıdı, matbaa makinesini dövizle alıyor. Üstelik dağıtımı yapan araçların yakıtı, Avrupa’nın en pahalısı. Yalnızca personel giderleri Avrupa standartlarından düşük, e onun da sebebi açık: Bu fiyata satılan gazetelerde gazeteciye bu kadar maaş verilebilir. Gazete, gazeteciye bu kadar maaş verirse, muhabir kalitesi de, editör kalitesi de velhasıl gazete kalitesi de bu olur. Daha fazlasını isteyen, elini cebine atacak.

Gazetecilik pahalı bir iş. Haber alma vasıtaları her geçen gün çeşitleniyor. İnternet, cep telefonları, televizyondaki haber kanalları gazetelerin işini zorlaştırıyor. Artık gazetelerin önünde iki seçenek var: Ya fiyat arttırılacak, kalite yükselecek, gazeteler değişim geçirecek, farklılaşacak, kendi bağımlılarını yaratacak ya da iyice küçülüp yok olacak.

Okurun iyi finanse ettiği, yalnızca okura bağımlı bir gazete, ne reklam veren holdingleri takar, ne patronunun ihale aldığı hükümetleri, ne cemaati, ne belediyeyi. Üstelik haber kalitesi, sayfa sayısı artar; ilgilendiği konular çeşitlenir, baskısı güzelleşir. Biz de ağız tadıyla gazete okumaya devam ederiz.

Ne dersiniz, hoş olmaz mı?