Başbakan’ı nasıl bilirsiniz?

Mustafa Kuleli
12 Mart 2012, Pazartesi

12 Mart 2012

MUSTAFA KULELİ

kuleli@evrensel.net

İki senelik ömrünün kaldığı yazıldı diye esip gürledi Başbakan. Üstüne bir de gazetecilik dersi vermeye kalktı... Yerinde olsam gazeteciler üzerindeki baskıları kaldırır ve ülkenin önemli sorunlarını çözmüş bir başbakan olarak anılmayı dilerdim…

Kürt sorununun çözümü konusunda kimileri umutsuz. Bilakis, son derece umutlu olmalıyız bence. Türkiye’nin batısındaki insanların Kürtlerin siyasi statüye kavuşmasına razı olmayacağını iddia ediyorlar. Gerçekten öyle mi olacak acaba?

MİT-PKK görüşmelerini ele alalım. Ne oldu o görüşmelerde? Devlet PKK ile masaya oturdu. Müzakere yürüttü.

Yıllar boyu “Devlet teröristle pazarlık yapmaz” diye propaganda yapılıyordu. Hatta MHP lideri Bahçeli böyle görüşmeler yapıldığını dile getirdiğinde, Başbakan Erdoğan “İspatlayamayan şerefsizdir” buyurmuştu. Anlaşılan, memleketin batısından gelecek tepkiden korkuyordu. Öyle ki, görüşmeler basına sızdırıldığında, hükümet destekçisi medya organları olayı gizlemeye çalıştı. Mesela, 13 Eylül 2011 tarihli Sabah, Zaman, Yeni Şafak, Star, Bugün, Türkiye ve Akit gazetelerinin birinci sayfalarında PKK-MİT ses kayıtlarının haberi yoktu. Ama elbette görüşmeler duyuldu.

Başlarda iddia dendi, sonra bu toplantıların varlığı kabul edildi. Hatta Başbakan “Evet görüştük. Gerekirse yine görüşürüz. Hesap mı vereceğiz!” noktasına bile geldi.

Peki ne oldu? Yer yerinden mi oynadı? Memleketteki Türk yurttaşlar sokaklara mı döküldü? 10-15 sene öncesinin ‘terörle mücadeleci’ köşecileri hükümeti istifaya çağıran yazılar mı yazdı? Hayır. Hiçbir şey olmadı.

Türkiye toplumu, devletin PKK ile görüşmesini olgunlukla karşıladı. Çünkü bu halkın önemli bir bölümü devletin ‘terörle mücadele’ söylemine zaten inanmıyordu.

Ve evet, iki tarafın temsilcilerinin bir süredir müzakere halinde olduğu pek çok yurttaş için sır değildi.

Şimdi iki taraf da -sokakta, dağda, parlamentoda ya da özel yetkili savcılıklarda- masada elini güçlendireceğini düşündüğü hamleleri yapmaya çalışıyor. Çünkü nihai yer masa. Oraya oturuldu bir kere. Ve barış orada imzalanacak…

Başbakan etrafını saran dalkavukların “Aman efendim, basına sızarsa mahvoluruz” telkinlerinden, bakın nerelere geldi. Çıkıp aslanlar gibi(!) “Görüştük, görüşürüz” diye kükredi. Kendisi açısından fena mı oldu? Hem bir tabu daha yıkıldı, hem biraz daha güçlendi.

Şimdi aynı Başbakan, bir önceki krizinde MİT-PKK ses kayıtlarını yayımlayarak bu noktaya varılmasını sağlayan medya kuruluşlarına bağırıp çağırıyor. Bu kez başdanışmanının ve yakın akrabalarının yönetimindeki Sabah gazetesinin Stratfor’a sağladığı belgelerinin yayımlanmasına celalleniyor.

Başbakan artık, bunların beyhude çabalar olduğunu anlamalı. Ne diyorduk önceki yazılarda? Bu çağda herhangi bir şeyin gizli kalması artık mümkün değil. Kendisinin hastalığı da gizli kalmayacaktır.

Erdoğan’a naçizane tavsiyem, ‘Türkiye tarihinin en zalim Başbakanı’ olarak anılmamak için hızla adımlar atması yönünde.

Çünkü, artık hiçbir şeyin gizli kalmayacağı ne kadar kesinse, cezaevlerindeki tutsakların er ya da geç oralardan çıkartılacağı ve Kürtlerin eninde sonunda siyasi statüye kavuşacağı da o kadar kesin.