E. Özkök tarzı bir yazı denemesi

Mustafa Kuleli
5 Aralık 2011, Pazartesi

5 Aralık 2011

MUSTAFA KULELİ

kuleli@evrensel.net

Günlerden pazar.

O derin duygusallığı, rafineliği ve ‘Yeni Türkiye’nin aurasını yakalamış, robe de chambre’ımı giymiş, iPod'umda Marlene Dietrich’in inanılmaz güzel sesi eşliğinde tam Martell konyağımı avucumda ısıtıyordum ki telefon çaldı.

Arayan İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in Basın Danışmanı Sarphan Uzunoğlu’ydu...

Sarphan’la tanışıklığımız taa geçen yıla dayanır...

Sesini duyunca önce sevindim sonra hemen “N’apıyon lan hayırsız” diyerek bir puan öne geçtim.

Çünkü eğer bu sözleri o söyleseydi, ben hayırsız durumuna düşecektim.

Neyse...

Ben böyle deyince ikimizi de bir gülme aldı...

Sarphan, genç ve eskisolcu gazetecilere bir davet vereceğini müjdeledi.

Benim de katılmamı istedi.

Davetin verildiği mekâna gittiğimde gözlerime inanamadım.

Burası Taksim’in göbeğinde, 80 öncesinde görmeye alışık olduğumuz bir ‘kurtarılmış bölge’ gibiydi.

Metalurji mühendislerinin solcular için, son derece avam, zevksiz ve sigara dumanlı dekore ettiği bu yerde benim ne işim olabilirdi?

Böyle durumlarda hep yaptığım gibi olağanüstü güzel bir Küba purosu yaktım ki, artık işçi sınıfının iktidarını dert etmeyenlerin ne kadar rafine ve aristokrat ruhlu olduğunu anlasınlar.

Mesajım yerine ulaştığından, Güneydoğu kökenli şef garson masayı donatmaya girişti.

Dikkat edin, Güneydoğu kökenliler bugün artık şef garsonluğa kadar bile yükselebiliyor...

Kızgın yağ içinde yüzüp gelmiş hamsiler bana Berlin’in Türk mahallesi Kreuzberg’deki Karadeniz balıkçısının o müthiş hamsilerini hatırlattı.

Bu ne demek biliyor musunuz?..

Ben söyleyeyim...

Demek ki bizde de değişen bir şeyler var...

Ama dikkat ettim, solcular hâlâ rakı içiyor.

Bunu biraz nostaljik bulmakla beraber, bir yandan da değişen dünyaya ayak uyduramadıklarını görerek hüzünlendim.

İyi şarap içmezsen yaşamamışsındır.

Hayat felsefelerimden biri budur.

Bilen bilir, tattığım bir şarabın nerede ne zaman yapıldığını anlarım.

Fakat bunu bilmeyenler de varmış...

Sonra birden “Eğri oturup doğru konuşalım, bu hükümet Türkiye için çok büyük bir şanstır” dedim...

Amacım solcular hâlâ 80 öncesindeki gibi tahammülsüz mü bunu öğrenmekti.

2011 yılında böyle bir şey olabilir miydi?..

İçlerinden biri bana ağız dolusu küfretti.

Hani şu Osman Baydemir’in söylediği sözü...

Düşündüm haklıydı.

Bakın size ne diyeceğim.

Koltuğunuzda geriye yaslanıp bunu düşünün...

80 öncesinde olsak, bana kafa göz dalarlardı.

Şimdi ise medeni bir şekilde oturup konuşabiliyoruz.

Ben şarap içiyorum, o rakı içiyor.

En harikasıysa öteki türban takıyor, beriki mayo giyiyor.

Gelin itiraf edelim:

Herhangi bir alanda pek çok farklılığımız olsa bile "life is good" :)