Kürtlere ‘oh olsun’ diyenleri ne yapalım?

Mustafa Kuleli
31 Ekim 2011, Pazartesi

31 Ekim 2011

MUSTAFA KULELİ

kuleli@evrensel.net

Son yılların en kötü haftalarından birini geçirdik. Kurulalı 88 yıl olmasına rağmen hâlâ Kürt sorununu çözememiş bu Cumhuriyet’te, bir yanda gencecik insanlar yine dağlarda birbirlerini öldürdü; bir yanda depremden beter ırkçılık felaketinin bu 88 yılın sonunda nerelere vardığını gördük. Enkaz altında kalanların acısını yaşarken, enkaz altında kalan insanlığın karşısında üzüldük, kızdık,  öfkelendik…

Şimdi ben, bir haftadır yapıldığı gibi, Müge Anlı ya da başka bir banal ırkçıya çatsam ya da çaksam buradan ne olacak ki? Köşedeki bakkal, üst kattaki genç öğretmen ya da Facebook’taki lise arkadaşınız başka türlü mü düşünecek?

Geçen hafta boyunca sorup durdum: Neden böyle? Neden böyleler? Onları değiştirmenin bir yolu yok mu?..

Eğer yok diyorsanız, bırakalım her şeyi. Bu ülkenin yüzde 6’sı kalarak, ‘muhalif’, ‘solcu’, ‘yurtsever’ kimliklerle yaşayıp gidelim. Yok, ‘biz bu ülkeyi değiştireceğiz’ diyorsanız, gelin neden böyle oluyor anlamaya çalışalım.

Bu insanlar ezberlerine inanmak istiyor. Devlet PKK ile görüşse, bu görüşmelerde Öcalan’ın İmralı’dan çıkarılması konuşulsa da, bunlar hiç olmamış gibi davranmaları bundan.

Bu insanlar bildikleri, inandıkları şeylere artık değer verilmediğini ve verilmeyeceğini görüyorlar, seziyorlar. Bildikleri ülkenin ve dünyanın sonu geliyor ama yeni düzene de ayak uyduramıyorlar, onu anlayamıyorlar ve anlamak istemiyorlar.*

Hatta daha da kötüsü, bu bocalama döneminde kendilerini yalnız hissediyor ve alay konusu olmaktan korkuyor, saldırganlaşıyorlar.

Peki, ne yapacağız?

Elbette konuşacağız ve anlamaya çalışacağız. Ama bunu kibirli olmadan, kızmadan, alay etmeden, horlamadan, küçümsemeden, kafalarına kakmadan yapacağız.

Varsın bizler için ‘Kürtçü oldu’ desinler. Varsın devleti yönetenlerin dediği her şeyi böylesine canhıraş savunmaları sabır sınırlarımızı zorlasın.

Barış hâlâ ellerimizde.

Tam da duygusal kopuş noktasına gelmişken, hâlâ duyarlı, hâlâ sağduyulu insanların batıdaki büyük yardım seferberliği sizce de bir şeyleri onarma çabası değil mi?

Hem biz umutsuz olursak, yarını kim kuracak?

* Esra Sarıoğlu ve Barış Ünlü’nün “Her çıkışın bir inişi var” yazısı http://getir.net/znn