Kan var bütün kelimelerin altında

Mustafa Kuleli
26 Eylül 2011, Pazartesi

26 Eylül 2011

MUSTAFA KULELİ

kuleli@evrensel.net

Annemi kaybettim ben, altı ay olmuş…

Yaşayanlar bilir, hiçbir şeye benzemez. Artık bir daha hiç eskisi gibi olamayacağını hissedersin. Evlat acısından sonra en büyük acı diyor çokları. Doğru herhalde…

Annem bir hastane odasında can verdi. Gece 4’e doğru uyandırıp haber verdiler. Odasına girdim, ölümün kokusunu duydum. Çenesi bağlı annemin soğuk yüzünü, saçlarını okşadım. Artık bir daha sesini duyamayacaktım…

İlk günler, ilk haftalar, aylar derken, geçen bayram annemin olmadığı ilk bayram sabahımızı da yaşadık. Barış Manço’nun, ‘Bugün bayram erken kalkın çocuklar’ şarkısında ne anlattığını böylece anladım. Ve babamın bu yaz bahçedeki güllere neden bu kadar özen gösterdiği de, annemin mezarını bir gül bahçesine çevirdiğinde artık apaçıktı.

‘Sen gittin gideli içimde öyle bir sızı var ki, yalnız sen anlarsın’ diyor ya şarkıda, işte aynen öyle, hiç geçmeyecek bir sızıya alışmaya çalışıyorum şimdi…

Benim annemin ölümü böyle de, başkasınınki farklı mı peki?

Tespit ettim, ‘Allah kimseye vermesin’ böyle dönemlerde en çok söylenen söz. Ana-baba acısı, evlat acısı, eş-dost, sevgili acısı; her biri tarifsiz. Ve maalesef bizim ülkemizde her gün insanlar ölüyor. Galibi olmayan, galibi olmayacak bir savaşta, tarih kitapları ve gazete arşivleri için birer sayı oluyorlar.

Editörler muhabirlerinden cenazelerindeki en yürek parçalayan sözleri kaydetmelerini, en hüzünlü anları resimlemelerini istiyor. Ve sonra bu güzel insanların acılı aileleri televizyonda 2 dakikalık bir malzeme oluyor: Milliyetçiliği körükleme ve halkları birbirine kışkırtma malzemesi.

BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak’ın Siirt’te çocuklarını kaybeden ailelerinin yanına gitmesi, acılarını paylaşmaya çalışması, zorlanarak “Konuşmak kolay değil” demesi ya hiç haber olmuyor, ya da “BDP’lilere tokat gibi yanıt: Babası görüşmek istemedi” diye veriliyor.  Türkler evlatlarını toprağa vermiş Kürt analarıyla konuşmayı aklından bile geçirmiyor ya, Kürtler de yapmasın, yapamasın isteniyor adeta. Günlük hayattaki bu kibir, bu tek tek haberler, bu düşüncesizlik, bu sorumsuzluk bizi dönüşü olmayacak son büyük savaşa adım adım götürüyor.

MİT-PKK görüşmesi basına sızdırıldığında kaç kişi ayağa kalktı? İnsanlar ‘Devlet yakalamakla yükümlü olduğu teröristlerle nasıl görüşür!’mü dedi? O zaman bu korku niye? Türkiye hazır artık barışa. Ölümleri durdurmak mümkün.

Konuşmak, yazmak, anlatmak için biraz daha cesaret lazım sadece. Akan kanı durdurmak için gazeteciler elini taşın altına sokmalı. Türkiye’nin psikolojisi değişti artık. Haberlere verilen tepkiler değişti. Gazete patronlarının meseleye bakışı değişti.

Eski alışkanlıklardan sıyrılıp barış gazeteciliği yapmaya çalışmanın şimdi tam zamanı. Sorumlu davranmak, doğru sözcükleri seçmek hayati.

Şimdiye kadar kan vardı bütün kelimelerin altında.

Artık bu kan dursun…

 

-------------------------------------------------------

GEÇEN HAFTA TWITTER'DA

ahmettulgarr: Gazetelerin haber merkezlerinde büyük hayalkırıklığı. “Tüp patlamasıymış ya.”

burakcop: -”Ben ali ağaoglu..” -Lütfen git.

beyinsiz_adam: Atatürk’ün özlü sözlerinin çoğunlukla 140 karakterden az olması basit bir tesadüf mü, yoksa ileriyi mi görebilmek.

hamzaaktan: dün Şemdinli’ye iki bakan gitti, olayda ölen dört sivilin ailelerini ziyaret etme ihtiyaci hissetmediler. Ayrımcılık kabineden akıyor.

bawerito: “bir gün herkes eşcinsellere, kürtlere, kadınlara ya da solculara hakaret ederek 15 dakikalığına da olsa şöhret olacak.” andy kahrol.

CengizCandar: MİT-PKK kaseti çok iyi oldu. Kasedi dinledikten, görüşme metnini okuduktan sonra, ne Başbakan’ın, ne Kandil’in savaşa devam mazereti yok.

gomalak: NTV, Ahmet ve Nedim’in tahliyesini reddeden mahkemeyi yanlışlıkla “İstanbul 16. Ağır CAZ Mahkemesi” yazdı. Daha yakışıklı bir hata olamazdı.

Herekol56: İşyerindeki sorunlar Evrenselde yazılmıstı ve o dönem kademeli zam sözü verildi. Bugun ilk verimini aldık. tskkürler Evrensel.