Peki ya medyanın şahin ve güvercinleri?

Mustafa Kuleli
5 Eylül 2011, Pazartesi

5 Eylül 2011

MUSTAFA KULELİ

kuleli@evrensel.net

Hayat TV’de sabahları gazetelerin birinci sayfalarını okuyup yorumlamaya çalıştığımız bir programımız vardı. O dönemde her Allahın günü sabah erkenden kalkar 15-20 gazeteyi didik didik ederdik. Bir sezon boyu bu işi yapmak, takdir edersiniz ki üzerimizde kalıcı etkiler bıraktı. O kadar ki, ‘Türk medyası ruh sağlımızla oynadı’ deyip AİHM’e gitsek yeridir.

Şimdi, böyle bir medya mağduru(!) olarak uzunca bir aradan sonra, her sabah kitle kültürü gazetelerine ellerimi yeniden bulaştırmaya karar verdim ve eski tas ile eski hamamın aynı yerde durduğunu görüp, sabunu alıp, ilk günden pes ettim. Varsın bizim gazetelerimiz el boyasın. Bana koymaz. Ne de olsa gazetenin el boyaması,  göz boyamasından iyidir.

Neyse efendim, güzel cumartesi sabahından gelsin o zaman haberlerimiz. Konumuz BDP’nin kongresi…

Milliyet ‘BDP’de şahin dönem’ başlığını atmış. Nasıl şahin olunuyor, kimler şahin ve bu dönem neden ‘şahin dönem’ belli değil. Hiçbir bilgi yok haberde. Neredeyse 200 kelimelik metinde sadece ‘BDP kongresinde yönetim, sertlik yanlılarından oluşacak’ lafı var, o da havada. Herhalde istihareye yatılmış, işaret alınmış, malum olmuş.

Akşam ise manşetinden ‘Normalleşme sırası BDP'de’ demiş ve kongrenin ‘Kürt siyaseti için kilometre taşı olacak bir değişim’ getireceğini yazmış koca koca. Manşetin hemen altına da Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya’nın, BDP’nin ‘sivilleşme eğilimden nasibini alacağını’ söyleyen yazısı iliştirilmiş. Ve elbette yine, BDP’lilerin siyasi mesajları değil, birilerinin temenni, tahmin ya da üfürmeleri üzerinden kurulmuş haber.

Aslında söylem ve ideoloji açısından ‘BDP anormal mi ki normalleşsin kardeşim?’ diye de sorulabilir, eyvallah. Ama onu geçip daha temel bir soru soralım: Arkadaş bunlar haber mi? Bu yapılan habercilik mi?

Söz konusu iki eserde(!) de muhabir imzası var. Meslektaşlarımızın hakkını yemek istemem, belki editörleri haberi satmak için masa başında oyunlar yapmıştır. Belki onların yazdığı haber böyle değildir. Artık kim yaptıysa, vebali onda… Gündemin boş olduğu bir tatil gününde birkaç bin gazete daha satayım, biraz daha tıklanayım diye bu kadar da sallanmaz ki. Gerçekliğe sadık kalmak gibi bir derdimiz kalmadı mı yani?

BDP’nin ne dediği, ne yapmaya çalıştığı ortada. Çok mu zor dinlemek, anlamak ve doğru düzgün anlatmak? CHP’ye yapılan muameleyi yapsanız yeter yahu.

Ama yok. Basılı gazetede böyle, internette de illa bir ‘şok sözler’, ‘çok tartışılacak açıklamalar’, ‘küstah beyanatlar’ goygoyculuğu! Bu şart. Olmazsa olmaz.

Ne için? Daha çok tıklanmak, daha çok reklam almak için. Ne pahasına? Halkları birbirine kışkırtmak, milliyetçiliği-ırkçılığı-düşmanlığı körüklemek pahasına. Geleceğimizle oynamak pahasına. Gencecik insanların hayatları pahasına!

Bu küçük hesapçı kafalar mı barış gazeteciliği yapacak? Kürt sorununun çözümünde bu medya mı rol oynayacak?

Durup durup şahinler/güvercinler diye analiz yaptılar bunca yıl. Ne şahini? Al işte, ortada fol yok yumurta yok, biri ‘şahin kongre’ biri ‘güvercin kongre’ diyor. Sen birini salla, maksat habercilik olsun(!)

Yaptıkları işler o kadar üfürükten ki aynı Aysel Tuğluk, kiminde şahin, kiminde güvercin. Ya da aynı gazetede Gültan Kışanak bir hafta şahin diye geçiyor, bir hafta güvercin diye.

Neyse ne. Osman Baydemir bu meseleyle ilgili gerekeni söyledi, cevabı verdi zaten. Meselem akan kan. Mesele barışı nasıl kuracağımız.

Artık anlaşıldı: Bu medyayla olmaz, ama medyaya rağmen de olmaz. Hangi kurumda çalışırsa çalışsın tüm basın-yayın emekçilerinin inisiyatif alma, daha cesur olma, işlerine sahip çıkma zamanı geldi.

Hala elimizde fırsat var. Ama yarın çok geç olabilir.