Zaman anca size yeter

Mustafa Kuleli
13 Haziran 2011, Pazartesi

13 Haziran 2011

MUSTAFA KULELİ

kuleli@evrensel.net

Seçimden önceki son gün yayın yasağı başlıyor ya, televizyonekranları bir mahzunlaşıyor. Erdoğan’ın ‘İstikrar sürsüüüün...’ tekerlemeleri, Kılıçdaroğlu’nun ‘Bennn’ diye başlayan cümleleri, Bahçeli’nin ‘Öyle bir tokat atın kiii!’ nidaları o gün itibariyle tatile çıkıyor.

Sanki medya 4 yıl boyunca, yansız bir yayıncılık yapmış, haberle yorumu birbirinden ayırmış da, son 24 saatte vatandaşın objektif bir karar verebilmesi için bu yayın yasağı elzemmiş gibi bir hava... Komik tabii...

 

Bakın, bizim memleketin haberci yetiştiren iletişim fakültelerinde dersler lak lak ile geçer. Teori falan değil ha, yanlış anlaşılmasın... Teoriden anlaşılanın sulandırılmışı üzerinden yapılan tartışmalardır bunlar. İşte o derslerin en gözde temaları, ‘Tarafsız basın mümkün müdür?’, ‘Tarafsızlık diye bir şey var mıdır?’, ‘Medya tarafsız olmalı mıdır?’, ‘Tarafsız değil de yansız olsak kurtarır mı?’ gibi sorulardır. En netice, medyanın -en azından bugünün medyasının- yansız olmadığı fikrine varılır ve öğrencilere ‘enformasyon arbitrajı’ salık verilir. Bu şu demektir: Farklı haber ve yorum kaynaklarının, aynı konulara nasıl baktığı, aynı olayları nasıl haberleştirdiği ve yorumladığına bakarak, buradaki farkları yorumlayıp sonuçlar çıkarmak... Gerçeğe ancak böyle yaklaşılabilir. Türkiye’de ve dünyada aslında ne olduğunun bilgisi ancak böyle bir süreç sonucu kazanılabilir.

 

Bu gazete bu haberi niye orasından tutuyor? Öteki gazete bu olayı neden böyle çerçevelemiş? Beriki gazetenin bugün bu manşeti tercih etmesinin nedeni ne olabilir? Hangi haberler birinci sayfaya girmiş? Hangi haberler neden köpürtülmüş, hangileri küçültülmüş? Devamlı böyle sormak gerekir.

 

Bu yüzden ‘Ben sadece bu gazeteyi okurum’ diyenler beni hep korkutmuştur. Bir yanıyla gazetesine sonsuz bir güven içeren bu tutum, diğer yanıyla da aklını bir yerlere teslim etmek anlamına gelir.

 

İşte, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın üniversite öğrencilerine ‘Sadece Zaman okuyun, o size yeter’ sözleri asıl bu açıdan ibret verici.

 

“Siz biraz gazeteden uzak kalın. Kaldı ki Türkiye’de öyle bir gazete var ki, her şey onun içerisinde. Onu takip ederseniz zamanla her şey daha iyi anlaşılır. Yani emin olun, Zaman’a baktığınızda, Zaman’ı okuduğunuzda, başka bir şeyi karıştırmaya gerek kalır mı kalmaz mı diye siz düşünün...”

 

Tek sesli, baskıcı bir rejime heves edenler, tek bir merkezden gelen haber ve yorumları sorgusuz sualsiz kabul eden, kendilerine biat eden, hatta itaat eden bir nesil istiyor. Bu nesli yaratmak için tüm bu çaba. Başbakan da zaten tam da bu yüzden, alışkın olmadığı için, kendisine soru sorabilen gazetecileri azarlamaya kalkıyor. Ya da herhangi bir AK Parti yöneticisi tam da bu alışkanlıkla farklı sesler karşısında kendini güvensiz hissedip saldırganlaşıyor...

 

Şimdi gidip oyumu kullanacağım. Ahmet Şık gibi gazetecilerin özgürlüğü için, dışarıdaki gazetecilerin basın özgürlüğü için de oy kullanmış olacağım.

 

Ve pazartesi itibariyle yine böyle insanların yönetimde olduğu ‘yeni’ bir dönem başlayacak. Ancak bizler, bu kez daha da güçlü bir şekilde özgürlüklerimizi savunup, haklarımızı kazanacağız.

 

Hepimize kolay gelsin.

 
 
----------------------------------------------------------------------
SEÇİMİN KOMİKLİ TOP 5’İ
 
1- “Anarsan, ana...”
Başbakan Erdoğan’ın CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun SSK Genel Müdürlüğü dönemini didiklemeye başladığı günler. Kılıçdaroğlu sinirine hâkim olamıyor ve ağzından bir küfür çıkacakken kendini tutuyor:
“Meydan okuyorum. Eğer diyorum, bir toplu iğne ucu kadar yakınlarıma çıkar sağladığımı ispat edersen eyvallah. İspat edemezsen, benim adımı yolsuzlukla anarsan, ana... gerisini söylemeyeyim.”
 
2- Diyarbakır’dan neden ses gelmiyor?
Başbakan Bingöl’de konuşuyor. Ama kendini Diyarbakır’da sanıyor. Kalabalığa ısrarla ‘Diyarbakııııır!’ diye sesleniyor. Bingöllüler, Başbakan Diyarbakır’la ilgili bir şey diyecek ama takıldı sanıp bekliyor:
“Diyarbakır, Diyarbakır, Diyarbakıııır! Cevap vermiyorsunuz! Diyarbakır! Ama duymuyorlar... 3-0’a var mısınız?” Başbakan o an kendi kalesine üç-dört gol yiyor ama farkında değil...
 
3- “Benim de bir püskevitim olsa!”
Püskevit MHP lideri Bahçeli’yi gençler nezdinde “pop ikona” dönüştürdü. Konuşmanın video görüntülerinin “mix”leri yapıldı, internette tıklanma rekorları kırdı. Bahçeli sözü, televizyon reklamlarında çikolata, bisküvi yiyen çocukları seyreden fakir çocuklarına getiriyor ve coşuyor:
“O çocuk aklından geçiriyor, benim de bir çikolatam olsa, benim de bir püskevitim olsa diyor! Anne bana niye almıyorsunuz, bizde niye yok diyor!”
 
4-  “Che yaşasa AK Parti’ye oy verirdi”
Başmüzakereci Egemen Bağış İstanbul Maltepe’de seçim gezisi yapıyor. Esnaf ziyareti için bir dükkâna giriyor, duvarda kocaman Che posteri. Başmüzakereci tutamıyor kendini “Che yaşasaydı AKP’ye oy verirdi” diyor. Beyhude bir çaba...
 
5- “Dişlerini sökeceğim!”
Kemal Kılıçdaroğlu Kazlıçeşme’de hoyrat bir dişçi ifadesiyle konuştu:
“Şimdi nasıl kaplan kesiliyor. Dişlerini sökeceğim onun hiç merak etmeyin.”
Erdoğan ertesi gün aynı yerde yanıt veriyor:
“Diyor ki benim için ‘onun dişlerini sökeceğim.’ Ya sen hesap uzmanı mısın, diş doktoru musun? Meslek şaşırdı galiba. Fakat Kılıçdaroğlu ben sana bu dişleri teslim etmem.”
 
[Bianet’ten Haluk Kalafat’a çok teşekkürler. Kalafat’ın listesi için: http://getir.net/fs9j]
 
 
----------------------------------------------------------------------
GEÇEN HAFTA TWITTER'DA
 
ayseniluferZ:
parti eşbaşkanı deyince aysel tuğluk’u ahmet türk’ün eşi sananlar oluyormuş. leyla zana anlattı. çok olgun, çok şeker bir kadın, esprili de.
 
maliilicak:
Aranizda bana türkçe yazmayi oğretecek bir yardimsever var mı?Yazdigimi okuyunca yaptigim hatalardan utaniyorum.Hizli yazinca yanlış oluyor!
 
cigdemmater:
Bi arkadasi chpden arayip oy sandiginizi biliyo musunuz demisler.”ben biliyorum, siz isterseniz Kemal beyi arayin” demis, cok fena dagildim
 
Leomediterra:
Oksimorona bakın: Oy vermeyi reddedenlerin açtığı “Bir tek benim oyum neyi değiştirir ki?” adlı Facebook sayfası, 600.000 üyeye ulaştı.
esraarsan:
başbakan the economist yazarlarının işten atılması için derginin patronlarına çağrı yaptı mı, kaçırdım.
 
ergunbekir:
HAS olmasa Blok Adaylarına oy verirdim noktasına geldiysem; SSÖ, Kürkçü, Levent Tüzel ve Twitter’daki samimiyetiyle HKaplan’ın etkisi büyük.
 
Mehmet Bekaroğlu:
Kombine kaç para? Seçimde bundan sonra 6 ay alacağım emekli maaşını harcadım da.
 
BirGun_Gazetesi:
BirGün twitter seçim anketi: Blok % 43, CHP %27, TKP %12, Boykot Partisi %7, ÖDP %3.