Sarkozy bizim gazetecilere bayılmış!

Mustafa Kuleli
28 Şubat 2011, Pazartesi

28 Şubat 2011

Mustafa Kuleli

kuleli@evrensel.net

‘İşte terbiyesiz bir adamın oturuşu’, ‘Sarkozy Fransız kaldı’, ‘Kompleksli Sarkozy öyle bir oturdu ki’, ‘Gökçek’ten Sarkozy’ye sakız yanıtı’…

Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin Türkiye ziyareti holding medyasında bu başlıklarla haber oldu. Sarkozy holding medyasının ağzına sakız verdi…

Tabii Sarkozy’nin açıklamaları da, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliği bağlamında, bir şekilde haberleştirildi. Ama bence asıl önemli olan Türkiyeli gazetecilerle ilgili sözleriydi.

Bir gazeteci ‘Mısır ve Libya’daki halk isyanların ardından tüm dünyanın bu ülkelere model olarak Türkiye’yi gösterdiğini ancak Fransa’nın Türkiye’nin
AB üyeliğine karşı çıktığını hatırlatarak bunun bir çelişki olup olmadığını’ sordu. Sorkozy ise, Cumhurbaşkanı Gül’ü tebrik etti.

Allah Allah? Neden Cumhurbaşkanı’nı tebrik ediyor ki?

Tam olarak şöyle dedi Sarkozy Gül’e: Gazetecileriniz Türk toplumunun geleceğine ne kadar güveniyor!

Ve gazetecilere döndü:
“Keşke Fransa’da da durum böyle olsaydı. Türkiye’ye koşulsuz bağlısınız ve Türkiye’yi koşulsuz seviyorsunuz demek ki, sizi tebrik ederim. Bunu Fransız gazetecilere de söyleyeyim, bazı şeyleri karıştırmamak lazım. İnsan ülkesini severek de gazetecilik yapabiliyormuş, çok sempatik buldum sorunuzu bu bağlamda…”

İşte Sarkozy’nin asıl bu sözleri büyük bir hakaret sayılmalıydı. Ama kimse rahatsız olmamış anlaşılan. Durum kanıksanmış çünkü.

Yani mealen “Siz gazetecilik yapmıyorsunuz, ülkenizin dış politikası ekseninde soru soruyorsunuz, kendi hükümetinize karşı eleştirel değilsiniz” demiş Fransa Cumhurbaşkanı. Ve bu ‘gazetecilik tarzı’ çok hoşuna gitmiş. Kafa tutan değil, palto tutan gazetecilik(!)

Belki kendi özlemi de, Fransa’da aynı böyle bir ‘gazeteci ordusu’ karşısına çıkmak. Ama orada olmuyor işte…

Hatta belki Başbakan Erdoğan’a sormuştur bir yerde, bir şekilde, “Siz nasıl bunları böyle muma çevirdiniz?” diye.

Kim bilir, belki de Başbakan anlatmıştır. Beğenmediği soruları nasıl cevaplamadığını, o soruları soranları azarladığını, akreditasyon uygulamalarını, medya patronlarını yağlı ihaleler ve vergi denetçileriyle nasıl kucağa oturttuğunu, daha da tehlikeli olanların hapsedildiğini ya da vurulduğunu birer birer anlatmış, Sarkozy de bunları çok beğenmiştir.

Bu onların bileceği iş. Onların gündemi…

Ama şu memlekette hiç kimsenin Sarkozy kürsüden indikten sonra gazetecilikle ilgili tek laf etmemesi de bana ağır geldi.