Sizde IV. Murat varsa bizde Bekri Mustafa var!

Mustafa Kuleli
17 Ocak 2011, Pazartesi

17 Ocak 2011

Mustafa Kuleli

kuleli@evrensel.net

Başbakan malum, tanrıya inanan, muhafazakâr değerlerle yetişmiş, tutucu bir insan. Geçenlerde, “bunlar aksırıncaya, tıksırıncaya kadar içiyor!” dedi ya, bilinçaltı yine bir anda ortaya dökülüverdi, aslında iyi de oldu…

Şimdi, her koşulda AK Parti Hükümetini desteklemesi gerektiğine inandırılmış bazı şaşkınlar, ortalarda dolanıp, hafif de utangaç bir tonda, “ama efendim içki sağlığa zararlı değil mi?” falan diye geveliyor. Devlet bizim sağlığımızı korumakla mükellefmiş!

Bana en komik gelen içki-karşıtı argüman da bu... Almanya’da, Fransa’da, İspanya ve Yunanistan’da insanlar hemen her gün içiyor. Hepsi de bizden uzun yaşıyor. Demek ki, içkiden önce konuşmamız gereken başka konular var. Sağlık hizmetleri, her gün yediğimiz ne idüğü belirsiz şeyler, yaşadığımız çevre, neden bu kadar insanın kanserden öldüğü gibi mesela…

Aslında bence mesele sadece içki de değil. İçki bir sembol: Modern-kentli-batılı yaşamın sembolü… Bu tutucu kadronun hazmedemediği şey biraz da bu. Taşralı zevklerle bezeli, kaba bir köylü muhafazakârlığını yayıyorlar her geçen gün. Kentli İslami gelenek artık daha da görünmez.

Kent dindarlığının o derin içeriği, sosyal ve kültürel yanı gündemden düşürüldü. Bugün inançla ilgili meseleler artık daha çok siyasi tartışmaların konusu.

Yine de tarihimizde, kentli İslam’ın yaygın, hâkim olduğu dönem hiç de kısa değil. O dönemlerden efsanevi bir karakterin hikâyelerini nakledeceğim bu hafta. Maksat haftaya güleryüzle başlayalım:

Sultan Dördüncü Murat, koyduğu içki yasağını kontrol için tebdili kıyafet teftişe çıkar. Bir kayığa binip, Boğaz’ı dolaşacaktır. Kayıkçı bizim meşhur Bekri Mustafa’dır. Kıyıdan açılırlar, Bekri Mustafa şişeyi zuladan çıkarır, iki fırt çeker, kılık değiştirmiş sultan sorar:
-O nedir?
-(Bekri ihtiyatlıdır) Kuvvet şurubu, iki yudum içince kürek falan vız gelir bana.
-Birader ver iki yudum da ben içeyim
Bekri acır, kimse görmez, gariban içsin iki yudum şarap der. Şişeyi uzatır, Sultan kafaya diker.
-Ulan bu düpedüz şarap!
-Evet şarap.
-Ulan ben şarabı yasak etmedim mi?
-Lan sen kimsin şarabı yasaklayacak?
-Ben Sultan Murat’ım!
-Ulan vurdum mu küreği yuvarlarım seni aşağı, daha iki yudum içtin kendini padişah zannettin, şişeyi bitirsen hâşâ dünyayı ben yarattım diyecen!

*    *    *

Bekri Mustafa’yı rica minnet camiye götürmüşler, Hoca başlamış anlatmaya:
-Bir yer vardır ki orada zengin fakir ayırımı yoktur. Dertli giren neşeli olur. Oraya giren herkesin gönlü ferahtır. Bilim bakalım burası neresidir?
Bekri Mustafa cevabı yapıştırmış:
-Neresi olacak meyhane!

*    *    *

Zamanın belli başlı softalarından biri camide vazediyormuş:
-Her kim şarap içerse, yarın ahrette fitil fitil burnundan gelecek!
Bekri Mustafa bunu duyunca:
-Oooh, ne âlâ! Biz de doldurup doldurup çekeriz.