Neden devrim istiyoruz?

Mustafa Kuleli
1 Eylül 2010, Çarşamba

21 Haziran 2010

Mustafa Kuleli

kuleli@evrensel.net

Ne istediğimizi, ne için mücadele ettiğimizi, işçi sınıfı iktidara gelince ne olacağını soruyorlar bazen. Dilim döndüğünce anlatmaya çalışıyorum. Kimisi tatmin oluyor verdiğim yanıtlardan, kimisinin yüzünde asılı duruyor soru işaretleri, görüyorum. Bazıları ikna olmaya teşne, bazıları zaten öğrenmek için sormuyor soruları. Ama her halükarda anlatmak bir iş, anlatmak tek seçenek…

Belli ki teorik laflar pek işe yaramıyor böyle konuşmalarda. Psikolojik üstünlük de yok elimizde. Herkesin ağzında bir ‘Sovyetler yıkıldı’ sakızı, boyuna çiğniyor! Sennur Sezer'in dediği gibi herkesi şaşırtacak yeni bir ses arıyoruz aslında, kalabalıkları etkileyecek bir ses…

Ben, naçizane, arkadaşlarımla konuşurken onların hayatından ya da kendi hayatımdan çıkıyorum yola. Buralardan misal vererek anlatmaya çalışıyorum derdimizi...

Annem kanser oldu benim, bazılarınız biliyor. Hiç de beklemiyorduk üstelik böyle bir şeyi, sapasağlam durur annem. Elbette bir tek biz değiliz bu illetle mücadele etmek zorunda kalan. Ama başına gelince insanın, içine düşünce bu mücadelenin bir dolu şey görüyor, öğreniyor bir yandan. Sonra anlatıyoruz işte, hakikate bir şey katmaya çalışmadan:

Doktorumuz kemoterapinin işe yaramayacağını en başından söyledi bize. Türkiye’de pek yaygın olmayan başka bir tedavi önerdi. Hiç düşünmeden kabul ettik. Güvenimiz tam doktorumuza… Ancak, bu tedavide kullanılacak ilacın 8 bin lira olması gibi bir ‘sorun’ vardı. Üstelik her ay bir kutu almak gerekiyordu ve annem ömrünün sonuna kadar kullanacaktı bu ilacı. Sorduk soruşturduk, ‘devlet baba’nın ilacın bedelini ödediğini öğrendik. Ne de olsa 25 yıl hizmet üretmiş iki emekli öğretmen vardı karşısında. Ama ‘devletimizin’ bir şartı vardı bunun için: Annem önce iki kür kemoterapi görmeli ve bunun işe yaramadığını kanıtlamalıydı devlete…

Çaresiz kabul ettik. Bilen bilir, bir dolu yan etkisi var bu kemoterapinin. Hepsini tecrübe ettik. Ağrılar, yemek yiyemeden geçen günler, tamamen dökülen saçlar ve dibe vuran kan değerleri gibi… Böylece ‘hak ettik’ Bayer’in ürettiği bu 8 bin liralık ilacı.

Bu arada, kansere karşı mücadelemizde iki ay kaybettik ve kemoterapi kanserli hücrelere (annemin deyimiyle sevimsizlere) bir şey yapamadığı gibi, sağlıklı hücrelere de zarar verdi, tahmin ettiğimiz gibi…

Bazen bu olayı olduğu gibi anlatıp, “İşte bunun için devrim istiyoruz” diyorum bu günlerde. Daha ne diyeyim?

Herkes doğru dürüst tedavi görebilsin, çocuğunu okutabilsin, çocuklar yokluk nedir bilmesin, yokluktan ağlamasın, ülkenin gençleri dağlarda birbirini öldürmesin diye devrim istiyoruz işte...

Daha ne diyelim?