Düşen uçak ve habercilik

30 Ağustos 2010, Pazartesi

Düşen uçak ve habercilik

02 Mart 2009

Mustafa Kuleli

mustafakuleli@evrensel.net

Geçen hafta düşen THY uçağı, gazetecilikle ilgili birkaç önemli soruna işaret etmesi bakımından da önemliydi. İlk olarak; bu sıcak gelişmeyi hızla duyurmaya çalışan TV haber kanalları ve internet siteleri, doğrulanmamış ve birbiriyle çelişen bilgileri ardı ardına sıraladı. Bazı gazeteler de ipe sapa gelmez bir dolu iddiayı sayfalarına taşıyarak “görev” ifa etti. Zira Türk Hava Yolları’nı eleştirmek, Ulaştırma Bakanlığı’nı ve dolayısıyla hükümeti eleştirmek demekti -ki bu kesinlikle akıl kârı değildi.

Mesela Yeni Şafak gazetesi, “Kule iki dakika için uçağı düşürdü” sürmanşeti ile çıktı, 27 Şubat günü. Hiçbir somut veriye dayanmamasıyla, “az haber üstü bol manipülasyon” tarzının sıradan bir örneği idi bu. Bir havayolu şirketinde Kaptan Pilot olarak çalışan Fevzi Altunbulak’ın iddialarına yer veren ve Hollandalı yetkilileri olaydan sorumlu tutan haberin ara başlıkları şu şekildeydi: “İki dakika bekleyemediler”, “Daha iyisini kimse yapamazdı”, “Kule kayıtları nerede?”, “El ele uçağı düşürdüler”

Hadi Yeni Şafak neyse, peki ya Hürriyet’e ne demeli? 26 Şubat’ta “Nazar değdi” manşetini atan Hürriyet, THY’nin atılımlarından ve dünyanın en büyük havayolu şirketlerinden birisi olmasından dem vuruyordu. Yani Hürriyet’e göre en önemli şey şirketin prestijiydi.

Hâlbuki olaydan yalnızca üç gün önce (21 Şubat 2009), Evrensel’de yayınlanan “Havada bomba var” başlıklı haberde, THY Teknik AŞ’de çalışan bir uçak teknisyeni “Ben yaptığım işten emin değilim” diyordu. Aynı haberde Türk Hava Yolları’nın dünyada en riskli uçan 3. firma olduğu da belirtilebilmişti.

“Belirtilebilmişti” diyorum çünkü çok-satar gazeteler THY’den bol bol reklam aldıkları için bu bilgilere pek yer veremedi. Böylece bir kere daha medyanın sermayeye göbekten bağlı yapısı gözler önüne serilmiş oldu.

TRT 6, Roj TV’ye karşı

Bu aralar sık sık TRT 6’ya bakmaya çalışıyorum. Başlarda ne zaman bu kanalı açsam “le le, lo lo”lu şarkılar denk geliyordu. Ama son zamanlarda bakıyorum da epey bir yol kat ettiler. Renkli ve eğlenceli yapımlar ile daha politik ve ciddi diyebileceğimiz Roj TV ile rekabete giriştiler. Bu çetin rekabette Roj TV’nin işi kolay değil. Zira Kürtçe konuşan bir Türkan Şoray’ın yahut Turist Ömer Sadri Alışık’ın karşısına daha çok izlenecek bir şey bulunabilir mi, emin değilim. Rojin’in, Nilüfer Akbal’ın, Muhsin Kızılkaya’nın da TRT 6’da olması, ayrıca önemli. Velhasıl zamanla, program zenginliği ve görsel kalitesi ile TRT 6’nın izlenirliğini arttırması sürpriz olmayacak. Diğer Kürtçe kanalların da kendilerini bu rekabete hazırlaması lazım.

Dikkat çekti:

-Sabah’ın “Şimdi söyleyin, hangi tarafımızdan vazgeçelim?” diye soran reklam filmi.

- Fatih Altaylı yönetimindeki Gazete Habertürk’ün iddialı çıkışı.

- Manken Asuman Krause’nin Show TV’de yayınlanan “Wipe Out” yarışmasındaki enerjik ve esprili sunuculuğu.

- Karayalıçın ve Gökçek arasında, vaat ve iddiaya dayalı ‘eski tip’ seçim yarışının devam etmesi.